İlimiz Merkez İlçesi Sabuni Mahallesinde Eski İstanbul Caddesi üzerinde bulunan Ayşe Kadın Cami'ni tanımaya çalışalım...
"Ayşekadın Semtinde Yancıkçı Şahin Mahallesi, Atatürk Caddesi No: 102 adresindedir...
Sultan Yıldırım Bayezid’in oğlu Çelebi Mehmed’in kızı Ayşe Sultan tarafından H.873-M:1468 yılında yaptırılmıştır...
M:1647 tarihinde Hacı Musli adlı kişinin, muslukları ısıtmak için kazan yaptırdığını belirten Ahmet Bâdi, Riyaz-ı Belde-i Edirne adlı kitabında bu camiden bahsederken “Kışın abdest almak için ateşle ısınır musluklar vardır.” demektedir...
Bâdi eserinde cami ile ilgili şunları yazmaktadır;
“H.1165-M:1751 büyük depremde bu camiin de, minaresi ve orta kubbesi yıkılıp bir süre harap halde kaldıktan sonra, Muradiye vakfından onarıldığını Örfi Mahmut Ağa tarihçesi yazmaktadır...
M:1893-1894 Cumadel ahirine rastlayan M:1891 Aralık ayının 26. ve Kasım’ın 62. Perşembe günü sabah saat 03.30 sıralarında çarpan yıldırım, minarenin yarıdan fazlasını yıkmıştır...
Çıkan padişah buyruğu üzerine minare M:1897-1898 tarihinde yeniden yapılmıştır. (Bâdi, 2000, s.;51)...
Ayşekadın Camii tamamen kesme taştan itinalı bir işçilikle yapılmış olup kare planlı ve tek kubbelidir...
Esas harimin dışında kâgir bir son cemaat yeri yapılmamıştır...
Sol tarafta bir duvarla sınırlanan bu kısım, ahşap direklere dayanan öne meyilli ahşap bir çatıyla örtülüdür...
Aslında da böyle fakat daha değişik biçimde bir ahşap çatının varlığı tahmin edilebilir...
Harime giriş, bu tip camilerde görülen usule aykırı olarak yandadır...
Böylece kuzey duvarı, iki pencerenin arasında kalan mihrap ile kesintisiz bir son cemaat namaz mekânı olmuştur. (Eyice, 1991, s.;286)...
Ayşekadın Camii’nin avlu duvarına bitişik, kitâbesiz fakat klasik üslûpta sivri kemerli güzel bir çeşme vardır...
Yine avlu duvarının bir köşesinde demir lokma parmaklıklı, iki tarafa yüzü olan ve 1222 (1807) tarihinde ihya edildiğini bildiren kitâbeli bir de sebil bulunmaktadır...
Caminin hemen karşısında bulunan Ekmekçizâde Ahmed Paşa Kervansarayı, 1018’de (1609-10) yaptırılmış olmasına rağmen Ayşekadın Kervansarayı olarak tanınmıştır...
Cami, mimari bakımdan gösterişli kervansaray ve avlusundaki ulu çınar ile güzel bir eski şehir köşesi teşkil etmektedir. (Eyice, 1991, s.;286)...
Camii, halkın ibadetine açık olup kentin ayakta kalan eserlerindendir..." şeklinde google'da açıklama mevcut..
Temiz, bakımlı, yeşillikler içinde ve ilimize varlığı ile değer katan bir cami olup her yıl binlerce yerli ve yabancı turistler tarafından ziyaret edilmektedir...
@kendiçöpünüçöpeat
@yeşilvetemizbirEDİRNEiçinelele
Biraz bakımsız kalsa da mükemmel bir eser.
Tarihi: Kapı üstündeki Arapça kitâbesine göre, Sultan Yıldırım Bayezid’in oğlu Çelebi Mehmed’in kızı Ayşe Sultan tarafından, “telâhü ehlü irfân” ibaresinin ebced hesabıyla karşılığı olan 873 yılının Muharrem ayı başlarında (Temmuz 1468) inşa edilmiştir. Caminin yanındaki abdest muslukları ise 1057’de (1647) Hacı Musli adlı bir hayır sahibi tarafından yaptırılmıştır. Bâdî Efendi, Edirne’de bütün eski eserlere büyük ölçüde zarar veren Ramazan 1165 (Temmuz 1752) zelzelesinde kubbesinin ve minaresinin yıkılmış olduğunu, 1308’de (1890-91) ise yıldırım düşmesi sonucu minaresinin bir daha zarar gördüğünü bildirmektedir.
Caminin tarihi yönü bir yana ki o mimariyi eleştirmek haddim değil. Lakin günümüz imkanlarıyla ele alınınca, kapalı bir tuvalet ve ayakta abdest alabileceğiniz tek bir çeşme. Ecdad o imkanlar ile o camiyi yapmış. Günümüz imkanları ile olan ortada.
Kapı üstündeki Arapça kitâbesine göre, Sultan Yıldırım Bayezid’in oğlu Çelebi Mehmed’in kızı Ayşe Sultan tarafından, “telâhü ehlü irfân” ibaresinin ebced* hesabıyla karşılığı olan 873 yılının Muharrem ayı başlarında (Temmuz 1468) inşa edilmiştir. Caminin yanındaki abdest muslukları ise 1057’de (1647) Hacı Musli adlı bir hayır sahibi tarafından yaptırılmıştır. Bâdî Efendi, Edirne’de bütün eski eserlere büyük ölçüde zarar veren Ramazan 1165 (Temmuz 1752) zelzelesinde kubbesinin ve minaresinin yıkılmış olduğunu, 1308’de (1890-91) ise yıldırım düşmesi sonucu minaresinin bir daha zarar gördüğünü bildirmektedir.
Ayşekadın Camii tamamen kesme taştan itinalı bir işçilikle yapılmış olup kare planlı ve tek kubbelidir. Esas harimin dışında kâgir bir son cemaat yeri yapılmamıştır. Sol tarafta bir duvarla sınırlanan bu kısım, ahşap direklere dayanan öne meyilli ahşap bir çatıyla örtülüdür. Aslında da böyle fakat daha değişik biçimde bir ahşap çatının varlığı tahmin edilebilir. Harime giriş, bu tip camilerde görülen usule aykırı olarak yandadır. Böylece kuzey duvarı, iki pencerenin arasında kalan mihrap ile kesintisiz bir son cemaat namaz mekânı olmuştur.
Harimi örten kubbeye geçiş dilimli tromplar ile sağlanmıştır. Ancak aşırı yükseltilmiş olan sekizgen kasnak, klasik Türk mimarisine çok aykırı olduğundan caminin nisbetleri ve dolayısıyla dış görünüşü bozulmuştur. Bu bakımdan kasnak ve kubbenin 1752 zelzelesinden sonraki tamirde yeniden yapıldıkları kuvvetle muhtemeldir. Her cephede altlı üstlü dört pencerenin varlığının klasik nisbetlere uygun olmasına karşılık tromplar hizasındaki üçlü pencerelerin de bu ihya sırasında açıldıklarına ihtimal verilmektedir. Caminin yapıldığı devrin özelliklerini belli eden nişli mukarnaslar ile süslü mihrabı gerçekten çok güzel bir eserdir. Sağ taraftaki minarenin şerefe çıkmalarının bilezikler halinde yapılışı bu kısmın geç devre ait olduğunu belli ederse de kürsü ve pabuç kısımları orijinaldir. Kürsünün Bursa kemerli az derin nişlerle hareketlendirildiği görülür. Gövde başlangıcını belirten bileziğe kadar yükselen pabuç kısmında ise her bölüm yarım yuvarlak ve aşağıya doğru uçları sivrilen çubuklarla ayrılmış, her bölümün içine kabartma bir kabara işlenmiştir.
Ayşekadın Camii’nin avlu duvarına bitişik, kitâbesiz fakat klasik üslûpta sivri kemerli güzel bir çeşme vardır. Yine avlu duvarının bir köşesinde demir lokma parmaklıklı, iki tarafa yüzü olan ve 1222 (1807) tarihinde ihya edildiğini bildiren kitâbeli bir de sebil bulunmaktadır. Caminin hemen karşısında bulunan Ekmekçizâde Ahmed Paşa Kervansarayı, 1018’de (1609-10) yaptırılmış olmasına rağmen Ayşekadın Kervansarayı olarak tanınmıştır. Cami, mimari bakımdan gösterişli kervansaray ve avlusundaki ulu çınar ile güzel bir eski şehir köşesi teşkil etmektedir.
Çarşıya doğru giderken vakit namazlarınızı kılabileceğiniz . Fazla kalabalık olmayan temiz düzenli bir cami hemen yakınında dolmuş durağı var ekmekçizade kervansarayı ile arası 10 metre. Hemen yanında bulunan simitçi ise efsane . Gece buradan simit almanızı öneririm
Öğle güneşinde terlemiş ve susamış olarak girdiğim camideki portatif sebilinden buz gibi su içtim. Özellikle mihrap tarafı duvarlarında tavandaki çeyrek kubbelerin üzerinden başlayan çatlaklar dikkatimi çekti. Dış taraftan payandalarla destek yapılmış ama yine de duvarların birkaç yerinde çatlaklar var. Her iki tarafındaki caddeyle bağlantıyı sağlayan merdivenli sokaktaki banklarda dinlenip görünümüyle huzur veren 1468'de yapılmış bu güzel camiyi seyredebilirsiniz.
Değerlendirme Yapın