Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan II Selim zamanında defterdarlık yapmış olan Mustafa Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Kitabesi olmadığı için inşa tarihi kesi olarak bilinmemektedir. Evliya Çelebi tarafından methedilen camiinin 1752 yılındaki depremde kubbesi yıkılmış ve ancak 120 yıl sonra yaptırılmıştır.
Kanuni ve Sultan II. Selim dönemlerinin saygın defterdarı Mustafa Paşa'nın, Mimar Sinan'a emanet ettiği bu zarif cami, tarihin gizemli sayfalarında saklı bir inci gibi parlıyor. Kitabesi olmayan bu yapı, inşa tarihini sır gibi saklasa da, Evliya Çelebi'nin övgü dolu satırlarında ölümsüzleşmiş. 1752 depreminin yıkıcı etkisiyle kubbesi zarar gören cami, 120 yıl sonra yeniden ayağa kaldırılmış.
Harimin kıble ve yan cephelerindeki almaşık düzen, adeta bir ahenk dansı sunuyor göze. Üç sıra halinde dizilen dokuzar pencere, taş söveleri ve lokmalı demir parmaklıklarıyla hem estetik hem de güvenlik sağlıyor. Sivri kemerli alınlıklar, pencerelere zarafet katarken, kesme taşlarla örülen son cemaat yeri ve minare, yapının sağlamlığını gözler önüne seriyor.
Üst sıra pencerelerin tuğladan sivri kemerleri, mimariye farklı bir dokunuş getirirken, üç gözlü son cemaat yeri, dört adet bindirme sütunla destekleniyor. Mukarnas başlıklı sütunlar, estetik bir şölen sunarken, orta göz çapraz tonozla, yan gözler ise kubbeyle örtülü. Son cemaat yerinin cephesinde, taç kapı ve ikişer pencere, silmelerle oluşturulan sathi nişlerle çevreleniyor. Sivri kemerli taç kapı, mermer sövesi ve basık kemeriyle dikkat çekiyor.
Caminin batı köşesinde yükselen minare, kürsüye basık kemerli bir girişle bağlanıyor. Şerefeye geçiş, zarif mukarnaslarla sağlanırken, şebekeli korkuluklar güvenliği temsil ediyor. Kare planlı harimin kubbesine geçiş, sivri tromplarla sağlanmış. Yedi kenarlı mihrap nişi, kum saatli köşe sütunçeleriyle bezenmiş ve üstten mukarnaslı bir saçakla taçlandırılmış. Etrafı çinilerle süslü yaşmağın köşelerindeki rumi motifleri, estetik bir zenginlik katıyor.
Bu eşsiz cami, sadece bir ibadet yeri değil, aynı zamanda mimari bir şaheser. Tarihin izlerini taşıyan bu yapı, ziyaretçilerini geçmişe bir yolculuğa çıkarırken, estetik detaylarıyla da göz kamaştırıyor.
Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan II Selim zamanında defterdarlık yapmış olan Mustafa Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Kitabesi olmadığı için inşa tarihi kesi olarak bilinmemektedir. Evliya Çelebi tarafından methedilen camiinin 1752 yılındaki depremde kubbesi yıkılmış ve ancak 120 yıl sonra yaptırılmıştır. Harimin kıble ve yan cepheleri almaşık düzende inşa edilmiştir. Bu cephelerde üç sıra halinde dokuzar pencere bulunmaktadır. Taş söveli ve lokmalı demir parmaklıklı pencerelerinin sivri kemerli alınlıkları vardır. Son cemaat yeri ve minare, kesme taşlarla inşa edilmiştir Üst sıra pencerelerinin sivri kemerleri tuğladandır. Üç gözlü son cemaat yerin, sivri kemerli dört adet bindirme sütunla taşınmaktadır. Sütunlar mukarnas başlıklıdır. Orta göz çapraz tonozla, yan gözler kubbe ile örtülüdür. Son cemaat yerinin cephesinde; ortada taç kapı, yanlarında ikişer pencere ve pencereler arasında silmelerle oluşturulan sathi nişler. Bulunmaktadır. Sivri kemer içine alınan taç kapı mermer söveli ve basık kemerlidir. Caminin batı köşesinde minare yer almaktadır. Kürsüye açılan minare girişi, basık kemerlidir. Şerefeye geçiş mukarnaslarla sağlanmıştır. Şerefe korkulukları şebekelidir. Kare planlı harimde kubbeye geçiş sivri tromplarla sağlanmıştır. Yedi kenarlı mihrap nişi, Kum saatli köşe sütunçeleriyle paklanmış olup üstten mukamaslı bir sahiptir. Etrafı bir dizi çini ile çevrelenen yaşmağın aşmak köşelerinde güçle motifleri bulunmaktadır.
Cami, II. Selim döneminde Defterdar olan Mustafa Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır.Talat Paşa Caddesi üzerinde, Sitti Sultan Camii'nin kuzeybatısındadır. Yapı, genişçe bir avlu içindedir. Kaynaklarda, Defterdar Camii, Defterdar Mustafa Çelebi Camii, Defterdar Kara Mustafa Paşa Camii adlarıyla da anılmaktadır. Evliya Çelebi, harim(cami) kubbesinin görkemli; minaresinin ise, bu kubbeye göre orantılı inşa edildiğini söylemektedir. Caminin kubbesinin 1752 depreminde göçtüğünü; 1870'li yıllarda, Hacı Ruşen Efendi tarafından yaptırılan onarımda, harimin, ahşap bir çatıyla örtüldüğünü belirtmektedirler. Vakıflar Genel Müdürlüğünün 1953 ve 1962 yıllarında yaptırdığı onarımlarda, kubbe, son cemaat yeri, taçkapı ve pencereler, aslına uygun olarak yenilenmiştir.
Değerlendirme Yapın