Merkeze yaklaşık 800 mt yürüme mesafesinde, yokuş inip çıkmak gerekiyor. O yüzden çok fazla ziyaretçisi yok sanırım .bence gidip gormeye değer bir mekan Çevresi ve içerisi gittiğim zaman çok sakindi. Güvenlik görevlileri var 2 tane. Haziresi çok bakımlı olmasa da iyi görünüyordu. Eski mevlevîhâne kalıntıları da cami duvarının sınırında, 1930 larda yıktırılan ve sadece temelleri kalan Yapının,ortaya çıkarma yeniden inşaa çalışmaları yapılıyormuş
Cami, mevlevîhâne, imaret, çeşme ve mektepten oluşan külliye Murâdiye semtinde Saray ovasına hâkim bir tepede yer almaktadır. Günümüzde hazîresiyle birlikte cami sağlam durumdadır ve ibadete açıktır. Diğer yapıları ise tamamen ortadan kalkmış olup haklarında kaynaklardan bilgi edinilebilmektedir. Caminin kapısı üzerinde yer alan kitâbesi 839 (1435-36) yılını vermekle birlikte bugün kayıp olan II. Murad vakfiyesinin 830 (1427) tarihli olduğu bilinmektedir. Külliyenin mimarı belli değildir, ancak mimar Şehâbeddin tarafından yapılmış olduğu düşünülmektedir. Etrafı set duvarlarıyla çevrili olan külliyenin kuzey-güney, kuzeybatı ve kuzeydoğuda demir şebekeli birer avlu kapısı bulunmaktadır. Avluya esas giriş güney yönündeki âbidevî kapıdan sağlanmaktadır. Empire üslûbunda olan bu kapıda Hattat Râkım imzalı Sultan Mahmud’un tuğrası görülmektedir.
Cami, dıştaki sadeliğine karşılık içeride çok kaliteli çini ve zengin kalem işi bezemesiyle dikkat çekmektedir. Mihrap bölümünün doğu ve batı duvarları alt pencerelerin üst hizasına kadar mihrap da dahil olmak üzere tamamen çini kaplıdır. Sır altı tekniğinde beyaz zemin üzerine mavi, birbirinden farklı bitkisel ve geometrik desenli altıgen çiniler, aralarını dolduran fîrûze renkli üçgen çinilerle bir yıldız meydana getirmektedir. Çinili duvarların üst kenarında kabartma bezemeli palmet frizi yer almaktadır. Bu frizin altında kalem işi bezemenin devam etmesinden dolayı sonradan eklenmiş olduğu düşünülmektedir. İznik mavi-beyaz seramiklerinin kalitesini gösteren bu çinilerle Edirne’de orijinal bir üslûp ortaya çıkmaktadır. Ancak bu çinilerin 2001 yılında birçoğu tahrip edilerek çalınmıştır. Günümüzde çini restorasyonu ile kırılan parçalar tamamlanarak yerlerine takılmış, çalınan çinilerin yerleri alçı sıva ile kaplanıp boş bırakılmıştır. 3,65 × 6,35 m. ölçülerindeki muhteşem mihrapta mavi-beyaz ve renkli sır tekniği birlikte kullanılmıştır. Kabartma geometrik ve bitkisel motifli fîrûze, sarı, lâcivert, açık yeşil renkteki bu levha çiniler teknik ve üslûp bakımından Bursa’daki Yeşilcami’den sonra gelen en güzel örnektir. Mihrapta ayrıca kartuş şeklinde II. Murad’ın adı ile üç satır sülüs ve iki satır kûfî hatla Âl-i İmrân sûresinden âyetlerin yer aldığı yazı kuşakları vardır.
Mihrabın batısında üstte çerçeve içinde yer alan taşın halk tarafından Kâbe taşı olarak tanımlanmasından dolayı yapı Edirne’de Eskicami’den sonra ikinci önemli ziyaret yeri olmuştur. Ayrıca son cemaat yerinin kuzeydoğu köşesindeki pâyede alçak kabartma, yıldız bezemeli yuvarlak rozetle taçkapıda, kavsarayı kuşatan sivri kemerin tepe noktasında Mevlevî sikkesi biçiminde, kırmızı renkli taşla yapılmış bir kakma mevcuttur. Bu süslemeler tasavvufa ilişkin birtakım simgeleri ifade etmesi bakımından önemli sayılır.
Mevlevîhâne caminin kuzeyinde yer almaktaydı. Ahşaptan olduğu tahmin edilen tekke binaları semâhâne, harem dairesi, derviş hücreleri, dede odaları, imaret, türbe ve kütüphaneden meydana gelmekteydi.
Mevlevîhânenin 1935’ten sonra yıkıldığı bilinmektedir.
Caminin güneyinde ve güneybatısında içinde tekke şeyhlerinin, şairlerin ve din âlimlerinin gömülü olduğu hazîresi yer almaktadır. Girişi doğudaki düzgün kesme taş örgülü, basık kemerli bir kapıdan sağlanan hazîrede Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin evlâdından mevlevîhânenin birinci şeyhi Celâleddin Çelebi ile ikinci şeyhi Cemâleddin Çelebi’nin yanı sıra tekke şeyhlerinden Mehmed Ârif Dede, Osman Dede, şair Neşâtî, Seyyid Mahmud Dede, şair Enîs Receb Dede, Mehmed Emin Dede, Süleyman Dede, Ahmed Dede, Ali Eşref Dede, son şeyh Selâhaddin Dede ve Şeyhülislâm Mûsâ Kâzım Efendi’nin mezarları bulunmaktadır.
Fatih Sultan Mehmet Han'ın babası II. Murad tarafında inşa ettirilmiş muazzam güzellikte camilerden biri. Konumu itibariyle Edirne merkezinde ama muhitinden dolayı biraz dışlanmış. Halbuki çok güzel bir cami. Bahçesi bakımsız. Mezarlık kısmını ot bürümüş. Camiye bağlı diğer medrese, semahane gibi bir çok yapı günümüze ulaşamamış. Avlu dışında bir çalışma yapılmış veya yapılıyor ama sanırım çok da istekli değiller. Cami girişinde güvenlik var. Cami içerisinde duvarlardaki mozaikler bile korunamamış. Edirne'de mutlaka gezilmesi gereken bir tarihi cami.
Muradiye Camii Ve Mevlevihanesi, mutlaka gezilmesi görülmesi gereken bir yer Park yeri için ara sokaklarda ücretsiz kullanabilirsiniz. Ulaşım koşunda Özel Araç, otobüs, teren ve Tekirdağ Çorlu hava alanını kullanarak havayolunu kullanabilirsiniz…
1.Küçükpazar semtinde Sarayiçi'ne egemen bir tepeye II. Murat tarafından yaptırılmıştır.
2.Yazıtında tarih yoktur. Vakfiyesine ve kaynaklara dayanılarak 1426 yılına tarihlenir.
3.Mimarı bilinmemektedir. Yan mekanlı (zaviyeli) camilerin en güzel örneklerindendir.
4. Ana mekan, arka iki kubbeli mekan ve son cemaat yeri, avlusunda da şadırvan vardır.
5.Cami dış görünüşünün yalınlığına karşın İç süslemesi yönünden XV. yüzyıl Osmanlı Sanatı'nın en önemli yapıtlarındandır.
6.Mihrap ve duvarları kaplayan çiniler, Türk çini sanatının en güzel örneklerindendir.
7.Mihrap önü kubbeli mekanın duvarları doğal çiçek motifleri ile işlenmiş altıgen mavi, ak çini levhalarla, bunların arası da firuze renkli düz üçgen levhalarla kaplıdır.
8.Çini mihrapta renkli sır ve sıratlı tekniği başarılı bir biçimde kullanılmıştır.
Türk çini sanatının eşsiz örneklerini sunan bir başyapıt,Sır ve sıratlı tekniğin en başarılılarından, Muradiye Camisi'nde gezerken mihrabın yan duvarlarını karşılıklı kaplayan sır altı mavi beyaz altıgen çiniler ve aralarındaki firuze sırlı üçgen parçalar, çini sanatımız için son derece önemli örneklerini göreceksiniz. Suriye ve Mısır’daki aynı dönem yapılarında da rastlanan stilize bitkisel kompozisyonlar ve geometrik geçmeler, tarihte doğuyla batı arasındaki ticaretin en değerli parçaları olan Çin porselenlerindeki motiflerin İslami zevke göre uyarlanmış formlarını gösteriyor.
İranlı gezici ustaların, Çin, Suriye, Mısır ve İran’dan getirdikleri motifler Türk ustaların Anadolu motiflerine karışmış, Bursa, Edirne ve İstanbul yapılarının duvarlarına, mihraplarına süs olmuştur. 'Çok renkli sır' tekniği, 15. yüzyıl başından 16. yüzyılın ortalarına kadar varlığını sürdürür. Muradiye Camisi çinileri de bu tekniğin ve kültürler arası etkileşimin en değerli örneklerinden biri olarak geçmişten günümüze mağrur ve mütevazı, nice öyküler anlatmaktadır dinlemeyi bilen kulaklara...
Saklı kalmış bir şaheser. Çok tahrip edilmiş olmasına rağmen çok güzel. Çinileri hala mükemmel. Küçücük bir kütüphane de var. Oldukça eski ve güzel dini kitaplar dikkatimi çekti. Mutlaka gezilip görülmeli.
Muradiye cami, II. Murad tarafından yaptırılmış ve 1435-1436'da tamamlanan bir Osmanlı camisi. Edirne de gezilip görülmesi gereken en önemli eserlerden bir tanesi.
Değerlendirme Yapın